Bedruddin ez-Zerkeşi ( Tevhid İçin Gerekli Olan Asgeri Bilginin Herkes Tarafından Çok Rahat Bir Şekilde Anlaşılabilir Olduğunu İzah Ediyor
Bedruddin ez-Zerkeşi ( Tevhid İçin Gerekli Olan Asgeri Bilginin Herkes Tarafından Çok Rahat Bir Şekilde Anlaşılabilir Olduğunu İzah Ediyor
وَالْحَقُّ أَنَّ خِطَابَ الْمُكَلَّفِينَ بِهَذِهِ الْكَلِمَةِ الشَّرِيفَةِ وَتَكْلِيفَهُمْ إِيَّاهَا لَيْسَ إِلَّا لِإِثْبَاتِ إِلَهِيَّةِ اللهِ تَعَالَى وَحْدَهُ، لِاكْتِفَاءِ الشَّارِع ﷺ بِهَا مِنْ غَيْرِ اعْتِبَارِ لَفْظٍ زَائِدٍ عَلَيْهَا. لَوْلَا إِفَادَتُهَا التَّوْحِيدَ لَوَجَبَ بَيَانُ الْوَاجِبِ الزَّائِدِ عَلَيْهَا، فَإِنَّ التَّوْحِيدَ هُوَ الْمَقْصُودَ الْأَصْلِيَّ مِنْ بِعْثَةِ الرُّسُلِ ، وَاتَّفَاقِ الْخَاصَّةِ وَالْعَامَةِ سَلَفًا وَخَلَفًا أَنَّ مَدْلُولَهَا إِثْبَاتُ التَّوْحِيدِ، وَإِطْلَاقُهُمْ عَلَيْهَا كَلِمَةُ التَّوْحِيدِ إِجْمَاعٌ مِنْهُمْ فَدَعْوَى زَائِدٌ عَلَى ذَلِكَ تَشْعِيبٌ عَلَى الشَّرْعِ بِالْمُصْطَلَحَاتِ الْجَدَلِيَّةِ وَهُوَ غَيْرُ مُعْتَبَرٌ وَلَا جَائِزٌ
“Gerçek şudur ki mükelleflerin bu şerefli kelimeyle muhatap olmaları ve ikrar etmekle teklif olunmaları, Allah teala’nın uluhiyetinin ispatından başka hiçbir şey için değildir. Çünkü Şâri (s.a.v.) ziyâde olarak başka hiçbir kelimeye itibar etmeden sadece bununla yetinmiştir. Eğer bu kelime tek başına tevhidi ifade etmeseydi, tevhit için gerekli olan bir şeyin sonradan ilave edilmesi lâzım gelirdi.
Halbuki tevhit, tüm Rasûllerin aslî gönderiliş sebebidir. Selef ve haleften olan avam ve havassın bu kelimenin medlulünün tevhidi ispat etmek olduğunda ittifak etmeleri ve bu kelimeyi “tevhit kelimesi” şeklinde isimlendirmeleri, bunun böyle olduğunda (yani sadece tevhidi ifade ettiğinde) icmâ ettiklerini göstermektedir. Bu açıdan tevhidin ifadesi için bu kelime dışında ziyâde olarak başka şeyleri öne sürmek, cedel kavramları kullanarak şeriatla oynamak anlamına gelir. Ki böyle iddialar öne sürerek tevhit kelimesinin manasını saptırmak muteber olmadığı gibi caiz de değildir.”
Kaynak La ilahe illallah'ın Manası sayfa 85
____________________
İbn Cerir Taberi İbn Abbas’tan rivâyet ettiği tefsir çeşitleri şu şekildedir.
“Tefsir dört çeşittir: Birincisi, Arapların, kullandıkları dilden anladıkları tefsir; ikincisi, kimsenin cehâleti sebebiyle mâzur olmayacağı tefsir; üçüncüsü, alimlerin bildikleri tefsir; dördüncüsü ise Allah’tan başka hiç kimsenin bilmeyeceği tefsirdir.”
Keza Allame Zerkeşî (r.a.) de İbn Abbas’ın (r.a.) sözleri hakkında şöyle der:
الثاني: ما لا يعذر واحد بجهله وهو ما تتبادر الأفهام إلى معرفة معناه من
النصوص المتضمنة شرائع الأحكام ودلائل التوحيد وكل لفظ أفاد معنى واحدا
جليا لا سواه يعلم أنه مراد الله تعالى فهذا القسم لا يختلف حكمه ولا يلتبس تأويله إذ كل أحد يدرك معنى التوحيد من قوله تعالى: {فَاعْلَمْ أَنَّهُ لا إِلَهَ إِلا اللَّهُ} وأنه لا شريك له في إلهيته وإن لم يعلم أن لا موضوعة في اللغة للنفي وإلا للإثبات وأن مقتضى هذه
الكلمة الحصر
“İkincisi; kimsenin bilmemekle mazur olmadığı tefsirdir. Bu, şer’i ahkam ve tevhidin delillerini içeren naslardan manaları kolayca anlaşılabilenlerdir. Sadece tek bir manayı açık ve net ifade eden bir lafızdan, bunun Allah’ın muradı olduğu anlaşılır. Tefsirin bu kısmında hükümle alakalı ihtilaf yoktur ve yorumu da karışık değildir. Nitekim herkes ‘Bil ki Allah’tan başka ilah yoktur’ ayetinden tevhidin manasını ve O’nun uluhiyyetinde şeriki olmadığını idrak eder. Her ne kadar ‘LA’nın lügatte nefy için ve ‘İLLA’nın ispat için kullanıldığını ve bu üslubun hasır manasını iktiza ettiğini bilmese de.”
Kaynak el-Burhan fi Ulumi'l-Kur'an, 2/165-166
.jpeg)


Yorumlar
Yorum Gönder