İBN TEYMİYYE MELEKLERİN ADEM ALEYHİSELAMA SECDESİNİ

 İBN TEYMİYYE MELEKLERİN ADEM ALEYHİSELAMA SECDESİNİ





İBN TEYMİYYE MELEKLERİN ADEM ALEYHİSELAMA SECDESİNİ


YUSUF ALEYHİSELAMIN KARDEŞLERİNİN SECDESİNİ 


ALLAHTAN BAŞKASINA SECDE ETMENİN  HÜKMÜNÜ 


BU SECDE HARAM MI ? YOKSA KÜFÜR MÜ ?


BU SECDE İBADET SECDESİMİ YOKSA SELAMLAMA MI ?


BU SECDE TAZİM Mİ YOKSA İBADET SECDESİ Mİ ?


İLA AHİR DETATLI BİR ŞEKİLDE İZAH EDİYOR


Bütün meleklerin; Adem (a.s.)'a secde etmeleri, ona secde etmeyi kabul etmeyenin lanete uğraması kıssası da bu şekildedir. Bu da Adem (a.s.)'a ikramdır ve şereflendirmedir.


Geri zekâlının biri şöyle demiş


Secde sadece Allah'a yapılmıştır. Adem (a.s.) ise onlara kıble yapılmıştır. Kâbe'ye doğru yapılan secdenin Kâbe'nin Allah nezdinde mü'mine üstünlüğünü ifade etmediği gibi. Zira mü'minin kutsallığı Allah'ın yanında Kâbe'nin kutsallığından büyüktür. Nitekirn Allah'tan başkasına secde etmek haram, hatta küfürdür, demişlerdir.


Bunun cevabı şöyledir: Adem (a.s.)'a secde etmek Allah'ın emri ve farz kılmasıyla olmuştur. Sözüne itibar edilenler bu konuda icmâ etmişlerdir.


 Bunun delilleri şunlardır:


a) Birinci delil الى آدم değil "لآدم demesidir. Her harfin bir mânâsı vardır. Arapçada سجدت له ve سجدت إليه demek doğrudur. Nitekim Kur'ân'da Yüce Allah şöyle buyurmaktadır:


لَا تَسْجُدُوا لِلشَّمْسِ وَلَا لِلْقَمَرِ وَاسْجُدُوا لِلَّهِ الَّذِي خَلَقَهُنَّ إِنْ كُنْتُمْ إِيَّاهُ تَعْبُدُونَ


"Güneşe ve aya secde etmeyin. Eğer Allah'a ibâdet etmek istiyorsanız, bunları yaratana secde edin. "


وَلِلَّهِ يَسْجُدُ مَنْ فِي السَّمَاوَاتِ وَالْأَرْضِ


"Yerde ve göklerdeki kimseler de, gölgeleri de, sabah-akşam ister istemez Allah'a secde ederler. "(yâni her iki âyette de J harfi ile kullanılmıştır).


_________________________


******Allah'tan başkasına secde etmenin haram olduğunda müslümanlar icmâ etmişlerdir. *******


____________________________


Kâbe'ye gelince; Rasûlullah önce Mescid-i Aksa'ya doğru namaz kıldı. Sonra Kâbe'ye doğru namaz kıldı. 


Koyuna, sütuna ve ağaca doğru da namaz kılıyordu. (Hepsinde ل değil إلى harfi kullanılmıştır, zira doğrusu budur).


J Harfi ile kullanılırsa kişinin kalbi ve ruhu ile bir şeye boyun eğmesi ifade edilmiş olur إلى harfi ile kullanılırsa, sadece yüzünü ve vücudunu za- hirde onun yönüne çevirmiş olduğu ifade edilmiş olur. Tıpkı insanın yüzünü çevirdiği zaman bazı  taraflara yönelmiş olması gibi, yine şu âyette olduğu gibi:


فَوَلِّ وَجْهَكَ شَطْرَ الْمَسْجِدِ الْحَرَامِ وَحَيْثُمَا كُنْتُمْ فَوَلُّوا وُجُوهَكُمْ شَطْرَهُ


"Artık yüzünü Mescid-i Haram'a çevir. Nerede olursanız yüzlerinizi o yöne çevirin. "


b) Adem (a.s.) kible olsaydı, İblis secde etmekten kaçınmaz veya ondan daha üstün olduğunu iddia etmezdi. Kıble taşlardan da olabilir. Bunda namaz kılanlara onu üstün kılma da yoktur. Kişi bir koyun, bir deve ve bir adama doğru namaz kılabilir ve bundan dolayı o varlık- ların daha üstün olduğunu aklına bile getirmez. O halde şeytan hangi şeyden kaçınmıştır? işte tuhaf olan burasıdır.


c) Adem (a.s.) bir tek secde ile kıble olsaydı, Kâbe (Kıble) ve Mescid-i Aksa binlerce defa ondan üstün olurdu. Çünkü kıble (Kâbe) bütün namaz çeşitlerinde kıble yapılmıştır. Adem (a.s.) için âlem ve en bü- yük nimetlerden olan, Allah'ın kendisini yücelttiği ve nimette bulun- duğu bu uzun kıssa, sadece bazı vakitlerde Yüce Allah'ın onu Kâbe gibi kıldığını ifade etmektedir. Halbuki kendisine verilen imân ve ilim, Allah'a yakınlık, Kâbe'den çok çok daha üstündür. Zaten Kâbe onun ve onun soyundan gelenler için vazedilmiştir. Çok az bir şey, ona çok büyük nimetlerden sayılır veya hiçbir şeyde ona benzer mi? Hiçbir akıllı bunu söylemez. Allah'tan başkasına secde etmek caiz değildir, sözlerine şöyle karşılık verilir:


1) Bu söz mutlak olarak söyleniyorsa, umûm ifade eder ve umûm ifadesiyle Adem (a.s.)'a secde etmeyi red eder. Husûsî bir delil, Adem (a.s.)'a secde ettiklerine delâlet etmiştir. Umûrn, hususun ifade ettiği şeyle çelişkili olamaz.


2) Allah'tan başkasına secde etmek bize de, meleklere de haramdır. Acaba birincinin delili ve ikincinin hücceti nedir?


3)Ya Allah'ın emrettiği bir haramdır, ya da Allah'ın emretmediği bir haramdır. İkinci durum doğrudur, ancak tatmin edici değildir. Birinci duruma gelince; Allah bir şeyi emrettikten sonra nasıl haram olabilir?


4) Hz. Yûsuf (a.s.)'ın babası ve kardeşleri ona secdeye kapandılar. Onların selamlaması olduğu da söylenir. O halde secde etmek mutlak olarak haramdır, nasıl söylenebilir? Hayvanlar Rasûlullah'a secde ediyordu. 


Halbuki hayvanlar Allah'a ibadet etmiyor. Bir şeye secde etmek, o şeye ibådet etmeyi gerektirir, nasıl söylenebilir? Nitekim Rasûlullah şöyle buyurmuştur:


وَلَوْ كُنْتَ آمِرًا أَحَدًا أَنْ يَسْجُدَ لِأَحَدٍ لَأَمَرْتَ الْمَرْأَةَ أَنْ تَسْجُدَ لِزَوْجِهَ


"Bir insanın bir insana secde etmesini emretseydim, kadının kocasına secde etmesini emrederdim. "


Çünkü kadının üzerinde hakkı büyüktür. Görüldüğü gibi: "Bir insanın bir insana ibådet etmesini emretseydim" dememiştir.


____________


*******5) Şöyle de açıklanabilir: Boyun eğmek ve kalple itaat etmek, rubúbiyeti ve ubudiyeti itiraf etmek, sadece ve kesinlikle ancak Allah'a olabilir. Başkasına yapılması imkânsız ve bâtıldır.*****


__________


Secde etmeye gelince; bu bir nevi teşridir. Allah, kendisinden başka yaratıklarından birine secde etmemizi emretseydi, O'nun emrine itaat olarak ona secde ederdik. Zira kendisine secde ettiğimiz kişiyi yüceltmemizi O istemiştir. Üzerimize secde etmeyi farz kılmasaydı, elbette secde etmek vacip olmazdı. Meleklerin Adem (a.s.)'a secde etmeleri, Allah'a ibâdet ve itaattir, ona yakın- lık kazandıkları bir yakınlıktır, bu da Adem (a.s.) için ikram, şereflendirme ve yüceltmedir. Hz. Yûsuf'un kardeşlerinin ona secde etmeleri de selâmlamadır. Nitekim Yûsuf bir selâmlama ifadesi olarak ana-babasına secde etseydi, bu işi kötü görülmezdi.


Adem (a.s.)'ın meleklere secde ettiği hiçbir yerde yoktur. Hatta Adem (a.s.) ve oğullarının Allah'tan başkasına secde etmesi de emredilmemiştir. Bu da -Allah en iyisini bilir - herhalde bütün türlerin en şereflisi oluşundandır. Ademoğullarından salih olanların üstünde, âlemlerin Rabbi Allah'tan başkasına secde edilmesi iyi olan hiçbir kimse yoktur. Ademoğullarının salihleri birbirine denktirler ve secde edilmeye lâyık olarak birilerinin farklı bir meziyeti yoktur.


_____


****Bunların dışında kalan Adem babaya melekler ve kerîm oğula (Hz. Muhammed (sallallahu aleyhi ve sellem)'e) hayvanlar secde etmiştir. ****


_____


"Hz. Adem (a.s.)'ın secde edilmesini gerektirecek bir şeyi olmamıştır" sözü de saçma bir sözdür. Cemâattan ayrılan bazıları saçmalamıştır. Şüphe yok ki Allah'ın kullarına iyilikleri, nimet ve ihsanları kullardan bir sebepten dolayı değildir. Onlardan bir sebeple de olsaydı, o sebebi bahşeden yine Allah'tır. Onu bahşeden O'dur. Nimetlerine karşı şükretmelerini de yaratan O'dur. Kaldı ki bu saçmalığı söyleyenlerin kurallarına göre de bâtıldır ve bâtıl oluşunu açıklamaya da gerek yoktur.


"Ona secde edenler" sözüne gelince, hasr ifâde ettiği kesin ise, ondan maksat, -Allah en iyisini bilir onlarla, Allah'a şirk koşan ve başkasına ibådet eden insanlar arasındaki üstünlüktür. Meleklerin kendisinden başkasına ibådet etmediğini bildirmiştir. Sonra bu, geneldir, o âyet ise hâstır. Onun için Adem (a.s.) istisna edilir ve şöyle denilir: Secde etmek iki türlüdür; ibådet secdesi ve ikram etme, şereflendirme secdesi. Birincisi Allah'tan başkası için olmaz, ikincisinin böyle olduğunu niçin söyledin?


Âyet, deliller bağdaştırılarak, birinci anlamda kabul edilmiştir.


İkinci soruya gelince; eskilerin bazısından rivayet edildiğine göre Adem (a.s.)'a secde eden göklerdeki melekler değil, sadece yerdeki meleklerdir. Bazıları da Mukarreb meleklerden başka göklerdeki melekler olduğunu söylemektedir. Müteahhirinden bazıları bunu tercih etmiş ve Allah'tan başkasına iltifat etmedikleri halde İlliyyin meleklerinin Adem (a.s.)'a secde etmesi görüşünü yadırgamıştır. Bu konuda "Allah'ın öyle yaratıkları vardır ki, Adem (a.s.)'ın yaratılıp yaratılmadığını bilmemektedir." sözünü rivayet etmişlerdir.


Bu görüş sahibi:


أَسْتَكْبَرْتَ أَمْ كُنْتَ مِنَ الْعَالِينَ


"Böbürlendin mi? Yoksa gururlananlardan mısın?"


Âyetini de saptırma ve العالي "nin gökteki melekler olduğunu ve bunlarin Adem (a.s.)'a secde etmelerinin emredilmediğini söylemiştir. 


Şüphe yok ki bu sözün kabul edilmesini gerektirecek akli veya nakli hiçbir delil yoktur. Zira bu söz vesvese ve kuruntudan başka bir şey değildir.


Maddesi İblis'in arşındandır. Bu gibilerini, daha önce ataları Adem (a.s.)'ı mahrum etmeye çalıştığı gibi onları da Allah'ın nimetinden mahrum etmek için sesiyle saptırmaktadır. Yahut bu söz, hakkı ve bâtılı söyleyenlerin sözüdür. Ne olursa olsun, onu birçok yönden reddedecek delillerimiz vardır. 


Şöyle ki:


1) Kur'ân ve Sünnet âlimlerinin görüşüne aykırıdır. Taklit etmek kaçınıl maz ise onlar taklit edilmelidir.


2) Kur'ân'ın nassına ve zahirine aykırıdır. Başında elif-låm harfleri geti- rilen çoğul isim, cinsin tümünü kapsaması gerekir. Yüce Allah şöyle buyurmaktadır:


وَقُلْنَا لِلْمَلَائِكَةِ اسْجُدُوا لِآدَمَ


"Meleklere: Ádem'e secde edin demiştik. "


Meleklerin secde etmesi bütün melekleri kapsamaktadır. Arapçanın gereği budur. Umúmí lâfzın umumíliğini bırakıp husûsî mânâyı almak bunu sağlayacak sahih bir delille ancak olur. Bu delil de yoktur.


3)"Bütün melekler hepsi secde etti." buyurmuştur. Birinci isim umumiliği ve ihatayı gerektirmemiş olsa bile, lafzi ile te'kid edilmiş olması bunu gerektirmiş olur. Sonra, o mânâyı ifade etmemiş olsa bile, أجمعون kelimesi te'kid ve tahkikten sonra te'kid ve tahkik olur. 


Umûmi isimlerin gereğini tartışanlar, umûm ifâde eden şeylerle te'kidinden sonra onları tartışmamaktadırlar. Zira husus ve benzeri ihtimalleri önlemek için te'kid siygası getirilmektedir.


Selef'ten bazılarının şöyle dediğini öğrendim; Bir milletin çıkardığı hiçbir bid'at yoktur ki cevabı Kur'ân'da mevcut olmasın. Ama onlar bunu bilmi- yorlar. "Bütün melekler" sözü, belki de "Ona bütün melekler değil, bazıları secde etmiştir" iddiasında bulunacak birine cevap için getirilmiştir. Bu ifâde ile onun iddiasına cevap verilmiş olmaktadır.


Artık bu tahkik ve te'kitten sonra içinde husus yönünü kafasına takan kimse, Kur'ân'la istidlale ve anlamına yanaşmasın. Zira Kur'ân'dan alınan


hiçbir şeye güvenmemektedir. Bilmek isterdim, bütün melekler secde etmiş ve Allah da bunu bildirmek istemiş olsaydı ki öyledir acaba bundan daha umumi ve tamamen kapsayıcı hangi kelimeyi kullanacaktı? Yoksa Yüce Allah'ın kullandığı bu ifadeler en üstün beyân değil midir?


4) Bu kelime Kur'ân'da defalarca kullanılmıştır. Rasûlullah da Şefaat hadisi'nde "meleklerini sana secde ettirmiştir." demektedir. Hz. Musa (a.s.) ile Hz. Adem (a.s.) arasındaki konuşmada da bu kelime kullanıl mıştır. İnsanlardan bazıları şöyle demektedir:


Umûmi sözden sonra husûsî getirilecek olursa, hemen devamında açıklamanın getirilmesi gerekir. Onu te'hir etmek caiz değildir. Tå ki dinleyen kişi yanlış bir zehaba kapılmasın. Söz konusu kelimelerin yanında tahsisi ifåde eden bir delil olmadığından umûmî mânâda almak vacip olmaktadır.


Başkaları da bu daha doğrudur- konuşma anından sonraya açıklamayı ertelemek caizdir, demektedir.  Ama tahsis delilini araştırdıktan sonra bulunmazsa, umûmî mânâda almak vacip olur. 


Kıssa tekrar etmiş ve hususiliğini gösteren bir delil yoksa onda hususîliği iddia etmek iftira olmaz.


Mukarreb meleklerin secde ettiklerini kabul etmemek ise, üzerinde durmaya değmez. Çünkü onlar Allah'a itaat ve ibâdet olarak secde etmişlerdir. Bu iddia sahipleri, Mukarreb melekler secde etmemişlerse, Adem (a.s.)'dan üstündürler, iddiasını da ilâve etmişlerdir. Ne var ki dayanıksız hikâyelerle ne bir hak kurulur, ne de bir bâtıl yıkılır. Yüce Allah'a ibâdetle meşgul olan melekleri Mukarreb meleklerle tefsir etmeleri ise, Allah'ın kitabı hakkında bil- meden konuşmaktır. Kendisine uyulan hiçbir imam böyle söylememiştir ve bunun hiçbir delili de yoktur.


(Kaynak İbn Teymiyye Mecmuul Fetava 4. Cilt Sayfa 237 -243 Arası /Dar-ül İman yayınları Türkçe baskısı)













Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Cengiz Han'ın "El-Yasek" adlı kanun kitabı ile hükmedip tekfir edilişi'nin tahlili

TAĞUTA MUHAKEME İLE İLGİLİ ALİMLERDEN NAKİLLER

Ölüler ile İstiğase'nin Hükmü