İSTİĞASEYİ HARAM GÖREN ALİMLER
İSTİĞASEYİ HARAM GÖREN ALİMLER
______________
1. NAKİL
Çağında Yemen’in en büyük âlimi olarak kabul edilen, Eş'arî, Sûfî, Şâfiî Seyyid Bedruddin Hüseyn b. Abdirrahman el-Ehdel (rahimehullah, vefatı hicri 855) şöyle demiştir:
والاستغاثة بالمشايخ الأموات والأحياء مما أطبق عليه المتأخرون من المتصوفة، ولم يُنقل عن السلف المتقدمين لمعرفتهم بأنّ الاستغاثة بغير الله تعالى لا تجوز ولا تنفع
…
ولم يُنقل أن النبي صلى الله عليه وسلم أذِن لأحد من الصحابة رضي الله عنهم في الاستغاثة به في شدَّة قط،
…
وإنما يُستشفع به إلى الله تعالى في تفريج الكرب وتسهيل الشدائد، وكذا بالصالحين من عباد الله فاعلم ذلك ولا تتبع جهالات المتأخرين
‘’Ölü ve diri şeyhlerden yardım istemek, müteahhir (sonra gelen) sûfîlerin uyguladığı şeylerden biridir ve bu, mütekaddim seleften nakledilmemiştir. Çünkü onlar, Allah Teala’dan başkasından yardım istemenin caiz olmadığını ve fayda vermediğini biliyorlardı…
Nebi (aleyhisselam)'ın sahabeden (radiyallahu anhum) herhangi birine zorluk anında kendisinden yardım istemeye izin verdiği hiç nakledilmemiştir.
…
Sıkıntıları gidermek ve zorlukları kolaylaştırmak için sadece Nebi (aleyhisselam) ve keza Allah Teala’nın salih kulları aracılığıyla Allah’tan istenebilir (tevessül.) BUNU BİL VE MÜTEAHHİR SÛFİLERİN CEHALETLERİNE TABİ OLMA!’’ (Tuhfetu’z-Zemen fî Târîhi Sâdâti’l-Yemen)
__________________________ _____________
2.NAKİL
İmam Âlûsî ‘’Rûhu’l-Meânî’’ isimli eserinde Mâide 35. ayetin tefsirinde, gâip (uzakta bulunan) diri ve ölü velilere/salih kullara dua etmek, onlardan yardım istemek (istiğase) ve tevessül konuları hakkında uzunca bir açıklamada bulunmuştur. Oradaki önemli bir cümlesi şöyledir:
وأما إذا كان المطلوب منه ميتا أو غائبا فلا يستريب عالم أنه غير جائز وأنه من البدع التى لم يفعلها أحد من السلف
‘’Şayet kendisinden bir şey istenilen kimse ölü veya gâip ise hiçbir âlim bunun caiz olmadığında ve seleften hiç kimsenin yapmadığı bid’atlardan olduğunda şüphe etmez.’’
Sonra Âlûsî, tevessül konusunu anlatıp bunda bir beis görmediğini, bunun caiz olduğunu söyledikten sonra şunları demiştir:
وليس ذلك من التوسل المباح في شيء
…
وقد عده أناس من العلماء شركا، وإن لم يكنه فهو قريب منه
‘’İstiğase’nin mübah olan tevessül ile hiçbir ilgisi/alakası yoktur…… âlimlerden kimileri istiğase’yi şirk saymıştır. Şirk olmasa bile şirke yakındır.’’
______________________
3. NAKİL
"Hadislerle Hanefi Fıkhı’’ ismiyle 20 cilt halinde tercüme edilen ‘’İ’lâu’s-Sünen’’ adlı kitabın müellifi Mevlana Zafer Ahmed et-Tehânevî’nin dayısı ve hocası olan ve bu kitabı kendi gözetiminde yazdığı, Diyobend ulemasının büyüklerinden, mutasavvıf, bir tarikat şeyhine müntesib Mevlana Eşref Ali et-Tehânevî (rahimehullah, vefatı hicri 1362) ‘’Bevâdiru’n-Nevâdir’’ isimli kitabında şöyle demiştir:
التوسل للمخلوق له تفاسير ثلاثة: الأول: دعاءه واستغاثته كديوان المشركين، وهو حرام إجماعا، أما أنه شرك جلي أم لا فمعياره: أنه إن اعتقد استقلاله بالتأثير فهو شرك كفري اعتقادا…وإلا فلا، ومعنى استقلاله أن الله قد فوّض إليه الأمور بحيث لا يحتاج في إمضائها إلى مشيئته الجزئية وإن قدر على عزله عن هذا التفويض
‘’Mahluk’u vesile/aracı kılmanın üç açıklaması vardır. Birincisi: Müşriklerin yaptığı gibi (direk) ona dua etmek (seslenmek, çağırmak), ondan yardım istemek. BU, İCMAEN HARAMDIR. Açık bir şirk olup olmamasına gelince; bunun ölçüsü şöyledir: Şayet o mahlukun tesir etmede (yardım etmede, fayda vermede) müstakil (Allah’tan bağımsız) olduğuna inanırsa, bu dinden çıkartan bir şirktir… Eğer böyle inanmazsa o halde bu şirk değildir (haram olur.) Müstakil olmasının manası şudur; Allah o mahluka birtakım işleri havale etmiş/bırakmış (bunları yapma yetkisi vermiş), bu işleri yaparken Allah’ın dilemesine ihtiyaç duymuyor (Allah’ın izni ve dilemesine gerek olmadan da kendi başına yapabilir diye inanmak.)’’
____________________________
4.NAKİL
İbn Hacer el-Heytemî’nin öğrencisi, Kâdiriyye ve Şâzeliyye tarikatı şeyhi olan Müttakî el-Hindî’ye müntesib, ‘’muhaddislerin meliki’’ lakaplı, Hindistanlı Muhammed Tâhir el-Fettenî (rahimehullah, vefatı hicri 986) ‘’Mecmau Bihâri’l-Envâr’’ isimli kitabında şöyle demiştir:
فإن منهم من من قصد بزيارة قبور الأنبياء والصلحاء أن يصلي عند قبورهم ويدعو عندها ويسألهم الحوائج وهذا لا يجوز عند أحد من علماء المسلمين، فإن العبادة وطلب الحوائج والإستعانة حق الله وحده
‘’Nebilerin ve salihlerin kabirlerini ziyaret etmek ile onların kabirlerinin yanında namaz kılmayı, yanında dua etmeyi ve onlardan bir takım ihtiyaçlar(ını karşılamalarını) istemeyi kasteden kimselerin bu yaptığı, MÜSLÜMANLARIN ÂLİMLERİNDEN HİÇBİRİNİN YANINDA CAİZ DEĞİLDİR. Çünkü ibadet, ihtiyaçları istemek ve yardım istemek sadece Allah’ın hakkıdır.’’
_____
5. NAKİL
Hanbeli fakihlerinden Allame Abdulğaniy el-Lebedî (rahimehullah, vefatı hicri 1319) şöyle demiştir:
اعلم أن التوسل بالصالحين غير الاستغاثة بهم، وهي سؤالهم قضاء الحوائج ونحو ذلك، بل هذا مذموم اتفاقاً، ففي حديث الترمذي: إذا سألت فاسأل الله، وإذا استعنت فاستعن بالله
……
وأما سؤالهم والاعتماد عليهم؛ فمذموم، كما ذكره النووي -رحمه الله تعالى-
‘’Bil ki; Salihler ile tevessül, onlardan yardım istemekten (istiğâse’den) başkadır. İstiğase; onlardan ihtiyaçların giderilmesini ve benzeri şeyleri istemektir. Bilakis (tevessül’den farklı olarak) bu, İTTİFAKLA YERİLMİŞTİR. Tirmizi hadisinde şöyle geçmektedir: ‘’İstediğin zaman Allah’tan iste. Yardım istediğin zaman Allah’tan yardım iste.’’
….
Onlardan istemeye ve onlara dayanmaya gelince bu, Nevevi’nin de (rahimehullah) zikrettiği gibi yerilmiştir.’’
__________________________
6.NAKİL
Günümüzde Yaşayan Salih Ekinci Hoca
16 Ağustos 2018
Evliya'dan istimdat(manevi yardım) istemek şirke sebep olmuyor. Ancak şu zaman şirk olur ki, yardım isteyen kişi düşünse ki " bu zat, Allah u Teâlâ istemese de bana yardımcı olacaktır" veya "Allah u Teâlâ'nın haberi olmadan da bana yardımcı olabilir." Böyle düşünürse, o zaman müşrik olur. Çünkü o zaman o insana küçük bir ulühiyet veriyor.
Ama şöyle düşünse; "Allah u Teâlâ o zata keramet yoluyla güç verebilir, o da bize yardımcı olabilir." Bu düşünceye binaen istimdat ederse, müşrik olmaz.
Ama Islam âlimlerinin birçoğu, istimdat bazı insanlar için şirke yol açabileceğinden ve istimdat edilen zatlar ve benzerleri hakkında aşırılığa gidilebileceğinden dolayı meşru görmemişler ve sedd-i zerai bakımından yasaklamışlardır.
Çünkü tüm Peygamberler tevhidi muhafaza etmek için gönderilmişlerdir. Tevhide halel verebilecek ve görünümü tevhide aykırı ve şirke sebeb olabilecek şeyler ise tevhidi muhafaza etmek için yasaklanmışlardır.
Bir de İslam tarihine baktığımızda, ne sahabe, ne tabiin, ne etba-i tabiin, ne de ilk ve orta dönem ehl-i tasavvufun amellerinde ve yazdıkları kitaplarda istimdat yapmayı ve onu teşvik etmeyi görmüyoruz.
_______________
7.NAKİL
Akhisarlı U'smanlı alimlerinden Ahmed Er-Rumi El-Akhisarı şöyle demiştir:
وأبين فيه من الاعتقادات الصحيحة وأعمال الآخرة، وأحترز مما فيه من استمداد القبور وغيره من فعل الكفرة وأهل البدع الضالة المضلة الفجرة، لما رأيت كثيراً من الناس في هذا الزمان ، جعلوا بعض القبور كالأوثان، يصلون عندها ويذبحون القربان ويصدر منهم أفعال وأقوال لا تليق بأهل الإيمان
(Kitabımda) sahih i'tikadları ve ahiret a'melleri beyan ediyorum. Kabirlerden medet umma gibi kafirlerin ve bid'at ehlinin dall ve mudill fiilerinden sakınıyorum. Çünkü bu zamanın birçok insanının; bazı kabirleri putlar edindiğini, onların başında namaz kıldığını, kurban kestiklerini ve iman ehline yakışmayan sözler ve fiiler sadır ettiğini gördüm.
(Mecalisul Ebrar ve Mesalikul Ahvar li Er-Rumi Sahife 1)
____________________
8.NAKİL
Kabirde yatan kişiden dua talep etmenin hükmü Hakkında İbn Teymiyye Şöyie Der ;
فَنَهَى سُبْحَانَهُ عَنْ دُعَاءِ الْمَلَائِكَةِ وَالْأَنْبِيَاءِ مَعَ إخْبَارِهِ لَنَا أَنَّ الْمَلَائِكَةَ يَدْعُونَ لَنَا وَيَسْتَغْفِرُونَ مَعَ هَذَا فَلَيْسَ لَنَا أَنْ نَطْلُبَ ذَلِكَ مِنْهُمْ. وَكَذَلِكَ الْأَنْبِيَاءُ وَالصَّالِحُونَ وَإِنْ كَانُوا أَحْيَاءً فِي قُبُورِهِمْ وَإِنْ قُدِّرَ أَنَّهُمْ يَدْعُونَ لِلْأَحْيَاءِ وَإِنْ وَرَدَتْ بِهِ آثَارٌ فَلَيْسَ لِأَحَدٍ أَنْ يَطْلُبَ مِنْهُمْ ذَلِكَ وَلَمْ يَفْعَلْ ذَلِكَ أَحَدٌ مِنْ السَّلَفِ لِأَنَّ ذَلِكَ ذَرِيعَةٌ إلَى الشِّرْكِ بِهِمْ وَعِبَادَتِهِمْ مِنْ دُونِ اللَّهِ تَعَالَى؛ بِخِلَافِ الطَّلَبِ مِنْ أَحَدِهِمْ فِي حَيَاتِهِ فَإِنَّهُ لَا يُفْضِي إلَى الشِّرْكِ
“Böylece Şanı Yüce Allah, meleklere ve peygamberlere dua etmeyi (yakarıp istemeyi) yasaklamıştır. Halbuki O (celle celaluhu), meleklerin bizim için dua ve istiğfarda bulunduklarını haber veriyor; fakat buna rağmen bizim onlardan bunu istememize cevaz vermiyor.
Peygamberler ve salihler de böyledir. Onlar her ne kadar kabirlerinde diri olsalar ve yaşayanlar için dua ettikleri tasavvur olunsa ve buna dâir bir takım haber (eser) ler olsa da, hiç kimsenin onlardan bunu istemesi caiz değildir.
Seleften hiç kimse böyle bir şey yapmamıştır. Çünkü bu, insanı şirke ve Allah'ın yanı sıra onlara ibadet etmeye götüren bir vesile (zeria, yol) dır.
Halbuki, hayatlarında onlardan bunu (bize dua ve istiğfar etmelerini) istememiz böyle değildir. Çünkü bu, şirke götürmez."
| Mecmuu'l Fetava, 1/330
__________
9.NAKİL
İBN-İ TEYMİYYE ÖLÜLERDEN MEDET İSTEME HAKKINDA DEDİ Kİ :
حتى إذا قدر أن الله وكلهم (٥) بأعمال يعملونها بعد الموت؛ لم يلزم من
ذلك جواز دعائهم، كما لا يجوز دعاء الملائكة؛ وإن كان الله وكلهم بأعمال يعملونها لما
في ذلك من الشرك والذريعة إلى الشرك
İbni teymiyye dedi ki:
Hatta Allahin onları öldükten sonra belli işleri yapsınlar diye görevlendirmesi varsayilsa bile bu gene onlara dua etmenin caiz oluşunu gerektirmez.
Allahin melekleri belli işler için görevlendirip meleklere dua etmenin caiz olmadığı gibi.
Çüku bu içerisinde ŞİRK VE ŞİRKE KAPI ARALAYAN şey vardır.
(Arapçası zeriatu'ş şirk olarak geçer Türkçe de sirke kapı aralayan demektir.ve şirkin bizzat kendisi değildir demektir bu.)
KAYNAK ER RADDU ALEL BEKRİ SAYFA 256-257
_________
10.NAKİL
İbn-i kayyım el cevziyye dedi ki:
ل القاضي عن مسائل عديدة وردت عليه من مكة وكان منها
ما تقول في قول الإنسان إذا عثر: (محمد أو علي ) ؟ فقال: إن قصد الاستعانة فهو :
لأن الغوث من الله تعالى فقال وهما ميتان فلا يصح الغوث منهما ولأنه يجب تقديم الله
İbn-i kayyım el cevziyye dedi ki:
Kadiye soruldu(kadı Ebu yaala):
Bir kişinin ayağı kaydığı zaman Muhammed veya Ali demesi hakkında ne düşünüyorsunuz?
Kadı ebu yala şöyle cevap verdi:
Eğer bununla istiane'yi( yardımı) kastetmisse o kişi hatalıdır.
Çünku yardım Allah katındadır.Ve dedi ki peygamber sav ile Hz Ali Rh ölüdürler.
O yüzden onlardan yardım istemek doğru olmaz.ve Allah'ı diğerlerinin önüne koymak gerekir.
( Kaynak:Bedaiul Fevaid cild 4 sayfa 40)
_______________________
11.NAKİL
İbn-i Kesir Şöyle Der ;
اعْتِقَادِهِمْ فِيهَا وَفِي غَيْرِهَا كَثِيرًا جِدًا وَلَا سِيِّمَا عَوَامُ مِصْرَ فَإِنَّهُمْ يُظْلِقُونَ فِيهَا عِبَارَاتٍ بَشِيعَةٌ مُجَازَفَةٌ تُؤَدِّي إِلَى الْكُفْرِ وَالشَّرْكِ وَأَلْفَاظًا كَثِيرَةً يَنْبَغِي أَنْ يَعْرِفُوا أَنَّهُ لَا تَجُوزُ وَرُبَمَا نَسَبَهَا بَعْضُهُمْ إِلَى زَيْنِ الْعَابِدِينَ وَلَيْسَتْ مِنْ سُلَالِتِهِ وَالَّذِي يَنْبَغِي أَنْ يَعْتَقِدَ فِيهَا مَا يَلِيقُ بِمِثْلِهَا مِنَ النِّسَاءِ الصَّالِحَاتِ وَأَصْلُ عِبَادَةُ الْأَصْنَامِ مِنَ الْمُغَالَاةِ الْقُبُورِ وَأَصْحَابِهَا وَقَدْ أَمَرَ النَّبِيُّ - صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ بِتَسْوِيَةِ الْقُبُورِ وَطَمْسِهَا، وَالْمُغَالَاةُ فِي الْبَشَرِ حَرَامٌ، وَمَنْ زَعَمَ أَنَّهَا تَقُلُّ مِنَ الْخَشَبِ أَوْ أَنَّهَا تَنْفَعُ أَوْ تَضُرُّ بِغَيْرِ مَشِيئَةِ اللهِ فَهُوَ مُشْرِكٌ في
"Derim ki: Günümüzde avamın onun ve başkalarının hakkında edindikleri yanlış itikatları çoğalmıştır. Özellikle Mısırlılar küfre ve şirke varan çirkin lafızları çokça söylüyorlar. Onlara bunun caiz olmadığının öğretilmesi gerekir.
Bazıları o kadını Zeynel Abidine nisbet ediyorlar ama hakikatte Nefise onun sülalesinden değildir. Bu yüzden onun için diğer salih kadınlar hakkında inanılması gereken şeyler düşünülmelidir. Putlara ibadet etmenin aslı, kabir ve kabir ehli hakkında aşırı gitmek olmuştur. Nitekim Nebi (s.a.v.) kabirlerin yıkılarak tesviye edilmesini emretmiştir. Çünkü beşer hakkında aşırıya kaçmak haramdır.
Dolayısıyla her kim, onun, Allah'ın meşietine bağlı olmadan kendisini haşepten koruyacağına veya fayda ve zarar vereceğini iddia ederse müşrik olur."
(Kaynak El-Bidaye ve'n-Nihaye, 14/171
___________________
12.NAKİL
Osmanlı alimlerinden İmam Birgîvî bu konuyla ilgili şöyle demektedir:
وأما الزيارة البدعية : فزيارة القبور لأجل الصلاة عندها والطواف بها وتقبيلها بهم واستلامها وتعفير الحدود عليها وأخذ ترابها ودعاء أصحابها والاستعانة بـ وسؤالهم النصر والرزق والعافية والولد وقضاء الديون وتفريج الكربات وإغاثة اللهفات وغير ذلك من الحاجات التي كان عباد الأوثان يسألونها من أوثانهم
فليس شيء من ذلك مشروعاً باتفاق أئمة المسلمين إذ لم يفعله
رسول الله صلى الله عليه وسلم ولا أحد من الصحابة والتابعين
وسائر أئمة الدين، بل أصل هذه الزيارة البدعية الشركية مأخوذة من
عباد الأصنام
"Bidat olan ziyaret şekline gelince; yanında namaz kılmak, tavaf etmek, öpmek, el ve yanak sürmek, kabirden toprak almak, ölülere dua edip istiğase etmek, onlardan yardım, rızık, afiyet, çocuk, borçların ödenmesini, sıkıntıların ve hüzünlerin giderilmesini istemek vb. şeyleri putlara ibadet edenler kendi putlarından isterlerdi.
Tüm Müslümanların ittifakıyla bunlardan hiçbir şey dinimizde meşru kılınmamıştır. Çünkü ne Rasûlullah (s.a.v.) ne de sahabesinden, tâbiînden ve diğer din imamlarımızdan hiç kimse bunu yapmamıştır. Bilakis şirk olan bu bidatlerin aslı, putlara ibadet edenlerden alınmıştır."
(Kaynak Ziyaretu'l-Kubur, s. 28)
Yorumlar
Yorum Gönder