İSTİŞFA VE BEDEVİ UTBİ KISSASI HAKKINDA ALİMLERDEN NAKİLLER
İSTİŞFA VE UTBİ KISSASI HAKKINDA ALİMLERDEN NAKİLLER
1. NAKİL İMAM NESEFİ NİSA 64. AYETİN TEFSİRİNDE BEDEVİ UTBİ KISSASI NAKLİ
تفسير النسفي - النسفي ( ۷۱۰ هـ)
سموا انفسهم بدون استمروا الله واستمر لهم الرَّسُولُ لَوَجَدُوا اللَّهَ تَوَّابًا رَّحِيمًا﴾ [النساء ٦٤]
وَمَا أَرْسَلْنَا مِن رَسُولٍ
أَيْ : رَسُولًا قَطُّ .
لِيُطَاعَ بِإِذْنِ اللَّهِ بِتَوْفِيقِهِ فِي طَاعَتِهِ وَتَيْسِيرِهِ، أَوْ بِسَبَبِ إِذْنِ الله في طَاعَتِهِ ، وبِأَنَّهُ أَمَرَ المَبْعُوثِ إِلَيْهِمْ بِأَنْ يُطِيعُوهُ، لِأَنَّهُ مُؤَدِّ عَنِ اللَّهِ ، فَطَاعَتُهُ طَاعَةُ اللَّهِ مَن يُطِعِ الرَسُولَ فَقَدْ أَطَاعَ اللَّهَ وَلَوْ أَنَّهُم إِذْ ظَلَمُوا أَنْفُسَهُمْ بِالتَحاكم إلى الطاغُوتِ جَاءُوكَ تائِبِينَ مِنَ النِفَاقِ، مُعْتَذِرِينَ عَمَّا ارْتَكَبُوا مِنَ الشِقَاقِ،
فَاسْتَغْفَرُوا اللَّهَ مِنَ النِّفاقِ والشَّقَاقِ وَاسْتَغْفَرَ لَهُمُ الرَّسُولُ بِالشَفاعَةِ لَهم. والعامِلُ في إِذْ ظَلَمُوا خَبَرُ أَنَّ وهو جَاءُوكَ والمَعْنى : وَلَوْ وَقَعَ مَجِيتُهُم فِي وَقْتِ ظُلْمِهِمْ مَعَ اسْتِغْفَارِهِمْ وَاسْتِغْفَارِ الرَسُولِ .
لَوَجَدُوا اللهَ تَوَّابًا لَعَلِمُوهُ تَوَّابًا ، أَيْ : لَتَابَ عَلَيْهِمْ، وَلَمْ يَقُلْ : واسْتَغْفَرْتَ لَهُمْ ، وَعَدَلَ عَنْهُ إِلى طَرِيقَةِ الالتفاتِ تَفْحِيمًا لِشَأْنِهِ ، وَتَعْظِيمًا لِاسْتِغْفَارِهِ، وَتَنْبِيهَا عَلَى أَنَّ شَفَاعَةَ مَنِ اسْمُهُ الرَسُولُ مِنَ اللَّهِ بِمَكانٍ.
رَحِيمًا بِهِمْ ، قِيلَ : جَاءَ أَعْرابِيُّ بَعْدَ دَفْنِهِ ﷺ فَرَمَى بِنَفْسِهِ عَلَى قَبْرِهِ، وحَنَا مِن تُرَابِهِ عَلَى رَأْسِهِ، وَقَالَ : يَا رَسُولَ اللَّهِ ، قَلْتَ : فَسَمِعْنَا، وَكَانَ فِيمَا أُنْزِلَ عَلَيْكَ وَلَوْ أَنَّهُم إِذْ ظَلَمُوا أَنْفُسَهُمْ الآية، وقَدْ ظَلَمْتُ نَفْسِي ، وجِئْتُكَ أَسْتَغْفِرُ اللَّهَ مِن ذَنْبِي، فَاسْتَغْفِرْ لي مِن رَبِّي ، فَنُودِيَ مِن قَبَرِهِ : قَدْ غُفِرَ لَكَ !.
أغلق
Yani, onların tevbelerini mutlaka kabul ederdi. Yine âyette, “Sen de onlara mağfiret dileseydin” buyurmadı. Bunu bırakıp iltifat yolunu tercih etti. Gaye Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’in şanını, derecesini yükseltmek olup, onun mağfiret dilemesinin de büyük bir olay olduğunu göstermektir. Bu arada Allah katında ismi Rasûl (elçi) olan bir zatın şefâatinin bir yeri ve değeri olduğu hususuna da dikkat çekmektir.
Anlatıldığına göre Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’in yerine defnedilmesinden sonra bir bedevi gelir, kendisini. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’in kabri üzerine atar ve kabrinin toprağından üstüne ve başına serper ve şöyle der:
— “Ey Allah'ın Rasûlü! Sen buyurdun, biz de dinledik ve sana indirilen âyetler içinde, “Onlar sana itaati terk ile kendilerine zulmettiklerinde, özür dileyerek sana gelip de Allah'tan mağfiret dilemiş olsalardı,...” mealindeki bir âyet bulunmaktadır. İşte ben de kendi kendime yazık edip zulmettim. Şimdi sana gelip günahlarınıdan ötürü Allah'tan mağfiret dılıyorum. Öyleyse sen de benim için Rabbimden mağfiret iste.” Bu sırada Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’in kabrinden, “Sen mağfiret olundun.” diye bir ses duyuldu.
(Kaynak Nefesi Tefsiri Nisa 64)
_____
2. NAKİL. İBNUL CEVZİ BEDEVİ UTBİ KISSASI
İbnü'l-Cevzî - Aşrafu'l-Mekânât (En Şerefli Mekânlar), Ravza-i Mutahhara ve Peygamber Kabri Ziyaretiyle İlgili Anılar ve Olaylar
أشرف الأماكن ط الراية
ابن الجوزي (ت (٥٩٧)
مسجد رسول الله ﷺ باب ذكر كلمات حفظت عن زوار قبره وأحوال جرت لهم
٤٧٧ - أَخْبَرَنَا عَبْدُ الْخَالِقِ بْنُ يوسف ، قال : أنبأ أحمد بن أبي نصر، قال : أنبأ مُحَمَّدُ بْنُ الْقَاسِمِ الْفَارِسِيُّ، قَالَ : سَمِعْتُ غَالِبَ بن علي الصوفي يقول : سمعت إبراهيم بن محمد المزكي يقول : سمعت أبا الحسن الفقيه يَحْكِي عَنِ الْحَسَنِ بْنِ مُحَمَّدٍ، عَنِ ابْنِ فَضِيلٍ النَّحْوِيِّ، عَنْ مُحَمَّدِ بْنِ رَوْحٍ، عَنْ مُحَمَّدِ بْنِ حَرْبِ الْهِلَالِيِّ ، قَالَ : دَخَلْتُ الْمَدِينَةَ، فَأَتَيْتُ قَبْرَ رَسُولِ اللَّهِ ، فَجَاءَ أَعْرَابِيٌّ فَزَارَهُ ، ثُمَّ قَالَ : يَا خَيْرَ الرُّسُلِ! إِنَّ اللَّهَ [] أَنْزَلَ عليك
٢ / ٣٠١
كتابًا صادقا قال فيه : ولو أنهم إذ ظلموا أنفسهم جاؤوك فَاسْتَغْفَرُوا اللَّهَ وَاسْتَغْفَرَ لَهُمُ الرَّسُولُ لَوَجَدُوا اللهَ توابًا رَحِيمًا ، إني جئتك مستغفرا إلى ربك من ذنوبي، مستشفعًا بك. ثم بكا وَأَنْشَأَ يَقُولُ :
يَا خَيْرَ مَنْ دُفِنَتْ بِالْقَاعِ أَعْظُمُهُ ... فَطَابَ مِنْ طِيبِهِنَّ الْقَاعُ وَالأَكَمُ نَفْسِي الْفِدَاءُ لِقَبْرِ أَنْتَ سَاكِنُهُ ... فِيهِ الْعَفَافُ وَفِيهِ الجود والكرم ثم استغفر وانصرف فرقدت، فرأيت رسول الله ﷺ فِي نَوْمِي وَهُوَ يَقُولُ : الْحَقِ الرَّجُلَ، فَبَشِّرْهُ أَنَّ اللَّهَ تَعَالَى قَدْ غَفَرَ لَهُ بِشَفَاعَتِي.
٤٧٨ - أَخْبَرَنَا ابن ناصر ، قال : أنبأنا أحمد بن علي بن خلف، قال: أنبأ أَبُو عَبْدِ الرَّحْمَنِ السُّلَمِيُّ ، قَالَ : سَمِعْتُ مَنْصُورَ بْنَ عَبْدِ اللَّهِ الأَصْبَهَانِيَّ يَقُولُ : سَمِعْتُ أَبَا الْخَيْرِ الْأَقْطَعَ يَقُولُ : دَخَلْتُ مَدِينَةَ الرَّسُولِ ﷺ وَأَنَا بِفَاقَةٍ، فَأَقَمْتُ خَمْسَةَ أَيَّامٍ مَا ذُقْتُ ذَوَاقًا، فَتَقَدَّمْتُ إِلَى الْقَبْرِ وَسَلَّمْتُ عَلَى النَّبِيِّ ﷺ
(Hadis No: 477)
Abdü’l-Hâlık b. Yûsuf bize rivayet etti; Ahmed b. Ebî Nasr haber verdi; Muhammed b. el-Kâsım el-Fârisî’den nakletti. O, Gâlib b. Ali es-Sûfî’den; o, İbrahim b. Muhammed el-Mezrekî’den; o da Ebü’l-Hasan el-Fakih’ten naklen şöyle anlatıyor:
Hasan b. Muhammed’den; o da İbn Fudayl en-Nahvî’den; o da Muhammed b. Rûh’tan; Muhammed b. Harb el-Hilâlî şöyle rivayet etti:
“Medine’ye geldim ve Peygamber Efendimizin (sav) kabrine gittim. Bu sırada bir bedevî geldi, kabri ziyaret etti ve şöyle dedi:
‘Ey resullerin en hayırlısı! Allah, sana indirdiği kitabında şöyle buyuruyor:
“Eğer onlar, kendilerine zulmettiklerinde sana gelseler, Allah’tan bağışlanma dileseler ve Peygamber de onlar için bağışlanma dileseydi, elbette Allah’ı tevbeleri kabul eden ve merhamet eden olarak bulurlardı.” (Nisâ, 4/64)
Ben de günahlarımdan dolayı Rabbime bağışlanma dilemek için sana geldim. Senin şefaatini istiyorum.’
Sonra ağladı ve şu beyitleri okudu:
Ey kemikleri toprağa gömülen en hayırlı insan!
Toprağın ve tepelerin seninle güzel koktu.
Canım feda olsun senin kabrine, ki içinde iffetin ve cömertliğin saklıdır.
Bedevî, bağışlanma diledi ve oradan ayrıldı.
Ben ise orada uyuyakaldım. Rüyamda Resûlullah Efendimizi gördüm. Bana şöyle buyurdu:
“O adama yetiş ve ona müjde ver ki Allah Teâlâ, benim şefaatimle onu bağışladı.”
---
(Hadis No: 478)
Bize İbn Nâsır haber verdi; Ahmed b. Ali b. Halef nakletti; Ebû Abdurrahman es-Sülemî dedi ki: Mansûr b. Abdullah el-Isfahânî’den, o da Ebü’l-Hayr el-Akta’dan şöyle rivayet etti:
“Resûlullah’ın (sav) şehrine fakir bir halde geldim. Beş gün boyunca bir lokma dahi tatmadım. Bunun üzerine Peygamber Efendimizin (sav) kabrine yöneldim ve selam verdim...”
---
Bu anlatımlar, Ravza-i Mutahhara’nın, Peygamber Efendimiz’in şefaatinin ve onun kabrini ziyaret etmenin faziletine dair tarihi nakillerdir. Peygamber’in, ümmeti üzerindeki merhameti ve Allah katındaki yüksek makamı, ziyaretlerin kabul olunmasına ve Allah’ın affına vesile olarak gösterilmektedir.
_____
İSTİŞFAYA CAİZ DİYENLER:
3.NAKİL İSTİŞFA UTBİ KISSASI
Ebû’l-Yemen İbn Asâkir
Ziyaretin Adabı: Resûlullah’ın (sav) Kabrinde Dua ve Tevessül
اليمن ابن عساکر
فصل ثم يتأخر عن صوب يمينه
أبو اليمن بن عساكر (ت (٦٨٦)
أخبرنا أبو البركات ابن أبي عبد الله ، أخبرنا أبو القاسم ابن أبي محمد الحافظ، أخبرنا أبو القاسم ابن أبي إسماعيل الحافظ، حدثنا محمد بن مخلد، حدثنا إسحاق بن يعقوب العطار، حدثنا سوار بن
٥٢
عبد الله، حدثنا أبي قال : قال رجل لمالك بن أنس: يا أبا عبد الله ! إني أجل رسول الله ﷺ أن أسلم على أحد معه !
فقال له مالك رحمة الله عليه : اجلس، فجلس، فقال: تشهد،
فتشهد حتى بلغ : السلام عليك أيها النبي ورحمة الله وبركاته،
السلام علينا وعلى عباد الله الصالحين.
فقال مالك : هما من عباد الله الصالحين، فسلم عليهما – يعني على أبي بكر وعمر ها .
ثم يرجع الزائر إلى موقفه الأول قبالة وجه رسول الله ﷺ ويتوسل به إلى الله سبحانه في حوائجه، وخويصة نفسه، ويستشفع به إليه،
ويجدد التوبة في حضرته الشريفة، ويسال الله سبحانه أن يجعلها توبة نصوحًا، ويكثر الاستغفار، ويديم التضرع إلى الله والله فيما هنالك، ويسأله ما أهمه من أمور الدين والدنيا، ويكثر الاستشفاع به إلى الله سبحانه في مهماته وخواصه ولوالديه، ولإخوانه، وللمسلمين أجمعين.
قال شيخنا أبو عمرو الله : ومن أحسن ما يقول، قول الأعرابي الذي حكاه جماعة من الأئمة مستحسنين له عن العتبي، واسمه محمد بن عبيد الله - قال :
كنت جالسا عند قبر النبي الله فجاء أعرابي فقال : السلام عليك يا
Ebû’l-Berekât İbn Ebî Abdullah bize rivayet etti; Ebû’l-Kâsım İbn Ebî Muhammed el-Hâfız, Ebû’l-Kâsım İbn Ebî İsmail el-Hâfız’dan nakletti; Muhammed b. Mahlad’dan, İshâk b. Ya’kub el-Attâr’dan, Suvâr b. Abdullah’tan, onun da babasından şöyle nakledildi:
Bir adam, Mâlik b. Enes’e (rahmetullahi aleyh) şöyle dedi:
"Ey Ebû Abdullah! Ben, Resûlullah’a (sav) o kadar büyük saygı duyuyorum ki, onun yanında başka birine selam vermeye cüret edemem."
Mâlik (rahimehullah) ona dedi ki:
"Otur." Adam oturdu. Bunun üzerine Mâlik ona şehadet getirmesini söyledi. Adam şehadet getirdi ve:"Esselâmu aleyke eyyühen nebiyyü ve rahmetullahi ve berekâtüh. Esselâmu aleynâ ve alâ ibâdillahi’s-sâlihîn." dedi.
Mâlik (rahimehullah) şöyle dedi:
"Onlar da Allah’ın salih kullarındandır. Onlara da selam ver." Yani, Ebû Bekir ve Ömer’e (radıyallahu anhuma) selam vermesini kastetti.
---
Ziyaret Adabı ve Dua
Ziyaretçi, Resûlullah’ın (sav) yüzü hizasında ilk durduğu yere geri döner, Allah’a dua ve tevessülde bulunur.
*İhtiyaçlarını, dileklerini Allah’a arz eder ve Peygamber’i (sav) şefaatçi kılar.*
Onun huzurunda tevbesini yeniler ve Allah’tan bu tevbenin samimi ve kabul edilmiş bir tövbe olmasını niyaz eder.
Bol bol istiğfarda bulunur, Allah’a içtenlikle yakarır ve ona en çok ihtiyacı olan meselelerde, hem dünya hem ahiret işlerinde yardım diler. Anne babası, kardeşleri ve tüm Müslümanlar için de dua eder.
---
Üstad Ebû Amr (rahimehullah) şöyle demiştir:
Ziyaret sırasında söylenebilecek en güzel dualardan biri, birçok imamın beğenerek aktardığı ve Muhammed b. Ubeydullah el-Utbî’nin şu rivayetinde geçen bedevînin sözleridir:
Utbi şöyle der:
"Resûlullah’ın (sav) kabrinin yanında oturuyordum. Bir bedevî geldi ve şöyle dedi:
‘Esselâmu aleyke, yâ Resûlallah!’...”
_____
Ebû’l-Yemen İbn Asâkir (v. 686 H.)
Resûlullah’ın (sav) Kabrini Ziyaret ve Şefaat Talebi
اليمن ابن عساکر
فصل ثم يتأخر عن عن صوب يمينه وب يميني فجاء أعرابي فقال : السلام عليك يا
أبو اليمن بن عساكر (ت ٦٨٦)
رسول الله، سمعت الله سبحانه يقول :
٥٣
ولو أنهم إذ ظلموا أنفسهم جاءوك فاستغفروا الله واستغفر لهم الرسول لوجدوا الله توابا رحيما وقد جئتك مستغفرا من ذنبي، مستشفعًا بك إلى ربي، ثم أنشأ يقول :
يا خير من دفنت بالقاع أعظمه ... فطاب من طيبهن القاع والأكم نفسي الفداء لقبر أنت ساكنه ... فيه العفاف وفيه الجود والكرم قال : فحملتني عيناي فرأيت النبي ﷺ في النوم، فقال لي : يا عتبي، الحق الأعرابي فبشره أن الله قد غفر ذنوبه.
وقد وقعت إلينا هذه الحكاية من غير طريق العتبي، عن محمد بن حرب الهلالي.
كما نبأني الشيخ أبو القاسم عبد الرحمن بن أبي منصور بن نسيم الله - إن شاء الله ، أخبرنا الحافظ أبو القاسم قراءة عليه، أخبرنا أبو
أحمد عبد السلام بن الحسن بن علي بن زرعة الصوري، حدثنا الفقيه أبو الفتح نصر بن إبراهيم بن نصر -بصور- لفظا، حدثنا أبو العباس أحمد بن علي بن محمد حدثنا أبو بكر محمد بنيسابور-، أخبرنا أبو الحسن علي بن أحمد بن مرزبان، بن زهير -
٥٤
حدثنا أبو محمد الحسن بن محمد النحوي، أخبرنا ابن فضيل النحوي، أخبرنا عبد الكريم بن علي، حدثنا محمد بن محمد بن النعمان، حدثنا محمد بن حرب الهلال
Bir bedevî, Resûlullah’ın (sav) kabrine geldi ve şöyle dedi:
*"Esselâmu aleyke yâ Resûlallah. Allah Teâlâ’nın kitabında şöyle buyurduğunu işittim:
> ‘Eğer onlar, kendilerine zulmettiklerinde sana gelseler, Allah’tan bağışlanma dileseler ve Peygamber de onlar için bağışlanma dileseydi, elbette Allah’ı tevbeleri kabul eden ve merhamet eden olarak bulurlardı.’ (Nisâ, 4/64)
Ben de günahlarımdan dolayı Allah’tan bağışlanma dilemek ve Rabbime şefaatçi olman için sana geldim."*
Sonra şu beyitleri okudu:
Ey kemikleri toprağa gömülenlerin en hayırlısı!
Toprak ve tepeler seninle güzel koktu.
Canım feda olsun, içinde iffet ve cömertliğin saklı olduğu kabrine!
Utbi anlatıyor:
"Bu manzara karşısında gözlerim doldu ve uyuya kaldım. Rüyamda Resûlullah’ı (sav) gördüm. Bana şöyle buyurdu:
‘Ey Utbi, o bedevîye yetiş ve ona müjde ver ki Allah, günahlarını bağışladı.’"
---
Bu kıssa, başka bir isnad yoluyla da bize ulaşmıştır. Rivayet, Muhammed b. Harb el-Hilâlî’den nakledilmiştir. Şeyh Ebü’l-Kâsım Abdurrahman b. Ebî Mansur’dan öğrendiğimiz şekliyle bu rivayet şöyledir:
Şeyh Ebü’l-Kâsım şöyle aktarmaktadır:
Hâfız Ebü’l-Kâsım’dan okuma yoluyla öğrendim. O da Ebû Ahmed Abdu’s-Selâm b. Hasan b. Ali b. Züra es-Sûrî’den nakletti. Ebû’l-Feth Nasr b. İbrahim b. Nasr es-Sûrî, Ebû Abbas Ahmed b. Ali b. Muhammed’den; o da Ebû Bekir Muhammed b. Nişâbûrî’den, Ebû’l-Hasan Ali b. Ahmed b. Merzebân’dan; o da Ebû Muhammed Hasan b. Muhammed en-Nahvî’den; o da İbn Fudayl en-Nahvî’den; o da Abdü’l-Kerîm b. Ali’den naklen şöyle rivayet etmiştir:
"Muhammed b. Harb el-Hilâlî, bu hadisenin aynıyla gerçekleştiğini nakletmiştir."
---
İSTİŞFAYA CAİZ DİYENLER:
4.NAKİL İSTİŞFA UTBİ KISSASI
Takrîbu’l-Mucîb alâ’t-Terğîb ve’t-Terhîb
Hasan b. [Eseri: Namaz, İhtiyaç Namazı ve Duası Hakkında Teşvikler]
تقريب المجيب على الترغيب والترهيب
حسن بن
کتاب الصلاة ] - الترغيب في صلاة الحاجة ودعائها لترغيب في صلاة الحاجة ودعائها في ومخالف لما عليه
عمل هذه الأمة في جميع الزمان في سائر البلدان وقد قال الله تعالى : ﴿وَلَوْ أَنَّهُمْ إِذْ ظَلَمُوا أَنْفُسَهُمْ جَاءُوكَ فَاسْتَغْفَرُوا اللَّهَ وَاسْتَغْفَرَ لَهُمُ الرَّسُولُ لَوَجَدُوا اللَّهَ تَوَّابًا رَحِيمًا (۱۸) قال علي ه: قدم علينا أعرابي بعد ما فارقنا رسول الله ﷺه بثلاثة أيام فرمى نفسه على قبر رسول الله الله وحتى على رأسه من ترابه قال : قلت يا رسول الله فسمعنا قولك ووعيت عن الله وعمل فوعينا عنك وكان فيما أنزل عليك وَلَوْ أَنَّهُمْ إِذْ ظَلَمُوا أَنْفُسَهُمْ جَاءُوكَ فَاسْتَغْفَرُوا اللَّهَ وَاسْتَغْفَرَ لَهُمُ الرَّسُولُ لَوَجَدُوا اللَّهَ تَوَّابًا رَحِيمًا وقد ظلمت وقد جئتك لتستغفر لي فنودي من القبر قد غفر لك، وهذه غير قضية العتبي، وأما قضية العتبي فهي مشهور في غاية الشهرة، وكنية العتبي أبو عبد الرحمن واسمه محمد عبد الله بن عمرو بن معاوية بن عمر بن عتبة بن أ أبي سفیان صخر بن حرب وكان من أفصح الناس وصاحب أخبار وصاحب رواية الآداب وحدث عن أبيه وسفيان بن عيينة، توفي سنة ثمان وعشرين ومائتين وذكر قضيته ابن عساكر في تاريخه، وذكر ابن الجوزي في كتابه (مثير العزم الساكن إلى أشرف المساكن) وغيرهما بالأسانيد قال : دخلت المدينة فأتيت قبر النبي ﷺ فزرته وجلست بحذائه فجاء أعرابي فزاره ثم قال يا خير
(۱۸) سورة النساء، الآية : ٦٤ .
٤ / ٤٧١
الرسل إن الله أنزل عليك كتابا صادقا قال فيه : ﴿وَلَوْ أَنَّهُمْ إِذْ مالا أنه : انباء فانا الله ان ان الأ أَبْعَلُوا اللَّهَ
Allah Teâlâ şöyle buyurmuştur:
> “Eğer onlar, kendilerine zulmettiklerinde sana gelseler, Allah’tan bağışlanma dileseler ve Peygamber de onlar için bağışlanma dileseydi, elbette Allah’ı tevbeleri kabul eden ve merhamet eden olarak bulurlardı.” (Nisâ, 4/64)
Ali (ra) şöyle rivayet etti:
*"Resûlullah (sav)’in vefatından üç gün sonra bir bedevî yanıma geldi. Resûlullah’ın kabrine yönelip kendisini kabrin üzerine bıraktı ve kabrin toprağından başına serpti. Sonra şöyle dedi:
‘Ey Allah’ın Resûlü! Senin söylediklerini işittik ve Allah’tan aldığın vahiyleri öğrendik. Biz de seninle amel ettik. Allah Teâlâ, kitabında şöyle buyurmuştur:
> “Eğer onlar, kendilerine zulmettiklerinde sana gelseler, Allah’tan bağışlanma dileseler ve Peygamber de onlar için bağışlanma dileseydi, elbette Allah’ı tevbeleri kabul eden ve merhamet eden olarak bulurlardı.”
Ben de nefsime zulmettim ve günahlarımdan dolayı bağışlanmamı dilemen için sana geldim.’*
Rivayet şöyle devam eder:
"O sırada kabirden bir ses duyuldu: ‘Sana mağfiret olundu.’"
Bu kıssa, Utbi’nin olayından farklıdır. Ancak Utbi’nin rivayeti büyük bir şöhrete sahiptir. Utbi’nin künyesi Ebû Abdurrahman’dır ve adı Muhammed b. Abdullah b. Amr b. Muaviye b. Ömer b. Utbe b. Ebî Süfyan b. Harb’tır. Araplar arasında en fasih konuşanlardan biridir. Edebi rivayetler aktaran bir kişiydi ve babasından, Süfyân b. Uyeyne’den hadis rivayet etmiştir. 228 (Hicrî) yılında vefat etmiştir.
Utbi’nin bu kıssasını İbn Asâkir Târîh adlı eserinde, İbnü’l-Cevzî ise Müsîru’l-Avâsım ile Aşrafu’l-Mesâkin adlı kitabında ve daha başka âlimler senedleriyle nakletmişlerdir.
Utbi’nin anlattığı olay şudur:
*"Ben Resûlullah’ın (sav) kabrinin yanında oturuyordum. Bir bedevî gelip kabrin yanına oturdu ve şöyle dedi:
‘Ey peygamberlerin en hayırlısı! Allah, sana hak bir kitap indirdi ve o kitapta şöyle buyurdu:
> “Eğer onlar, kendilerine zulmettiklerinde sana gelseler, Allah’tan bağışlanma dileseler ve Peygamber de onlar için bağışlanma dileseydi, elbette Allah’ı tevbeleri kabul eden ve merhamet eden olarak bulurlardı.”
Ben de günahlarımdan dolayı Allah’tan bağışlanma dilemek ve Rabbime şefaatçi olman için sana geldim.’*
Bedevî şöyle devam etti:
Sonra şu beyitleri okudu:
> Ey kemikleri toprağa gömülenlerin en hayırlısı!
Toprak ve tepeler seninle güzel koktu.
Canım feda olsun, içinde iffet ve cömertliğin saklı olduğu kabrine!
"O sırada gözlerim doldu ve uykuya daldım. Rüyamda Resûlullah’ı (sav) gördüm. Bana şöyle buyurdu:
‘Ey Utbi, o bedevîye yetiş ve ona müjde ver ki Allah, günahlarını bağışladı.’"
__
Kaynak Not
Takrîbü’l-Mucîb alâ’t-Terğîb ve’t-Terhîb adlı eserin yazarı Hasan b. Ahmed b. Abdullah b. Ahmed el-Bürrî’dir. Ancak bu eser genelde el-Münzirî’nin et-Terğîb ve’t-Terhîb adlı kitabının bir şerhi veya ek bir çalışma olarak değerlendirilir.
5. NAKİL
El-Mâverdî’nin El-Ahkâmü’s-Sultâniyye adlı eserinde Naklen Diyor Ki ;
الأحكام السلطانية للماوردي
الماوردي (ت ٤٥٠)
الباب العاشر : الولاية على الحج
۱۷۳
رَوَى نَافِعٌ عَنِ ابْنِ عُمَرَ ، أَنَّ رَسُولَ اللَّهِ ﷺ قَالَ : " مَنْ زَارَ قَبْرِي وَجَبَتْ لَهُ شَفَاعَتِي ".
وَحَكَى الْعُتْبِيُّ قَالَ : كُنْتُ عِنْدَ قَبْرِ رَسُولِ اللَّهِ ، فَأَتَاهُ أَعْرَابِيٌّ فَأَقْبَلَ وَسَلَّمَ فَأَحْسَنَ ، ثُمَّ قَالَ : يَا رَسُولَ اللَّهِ ، إِنِّي وَجَدْتُ اللَّهَ تَعَالَى يَقُولُ :
وَلَوْ أَنَّهُمْ إِذْ ظَلَمُوا أَنْفُسَهُمْ جَاءُوكَ فَاسْتَغْفِرُوا اللَّهَ وَاسْتَغْفَرَ لَهُمْ الرَّسُولُ لَوَجَدُوا اللَّهَ تَوَّابًا رَحِيمًا [النساء: ٦٤] .
وَقَدْ جِئْتُكَ تَائِبًا مِنْ ذَنْبِي ، مُسْتَشْفِعًا بِكَ إِلَى رَبِّي، ثُمَّ بَكَى وَأَنْشَأَ
يَقُولُ " مِنَ الْبَسِيط" :
#يَا خَيْرَ مَنْ دُفِنَتْ بِالْقَاعِ أَعْظُمُهُ
فَطَابَ مِنْ طِيبِهِنَّ الْقَاعُ وَالْأَكَمُ
نَفْسِي الْفِدَاءُ لِقَبْرٍ أَنْتَ سَاكِنُهُ
فِيهِ الْعَفَافُ وَفِيهِ الْجُودُ وَالْكَرَمُ
ثُمَّ رَكِبَ رَاحِلَتَهُ وَانْصَرَفَ ، قَالَ الْعُتْبِيُّ : فَأَغْفَيْتُ إِغْفَاءَةً فَرَأَيْتُ رَسُولَ اللَّهِ ﷺ فَقَالَ لِي : يَا عُتْبِيُّ الْحَقِ الْأَعْرَابِيَّ وَأَخْبِرْهُ أَنَّ اللَّهَ سُبْحَانَهُ قَدْ غَفَرَ لَهُ.
ثُمَّ يَكُونُ فِي عَوْدِهِ بِهِمْ مُلْتَزِمًا فِيهِمْ مِنَ الْحُقُوقِ مَا الْتَرَمَهُ فِي صَدْرِهِمْ، حَتَّى يَصِلَ بِهِمْ إِلَى الْبَلَدِ الَّذِي سَارَ بِهِمْ مِنْهُ، فَتَنْقَطِعُ ولَا يَتُهُ عَنْهُمْ بِالْعَوْدِ إِلَيْهِ، وَإِنْ كَانَتْ الْوِلَايَةُ عَلَى إِقَامَةِ الْحَجِّ فَهُوَ فِيهِ بِمَنْزِلَةِ الْإِمَامِ فِي إِقَامَةِ الصَّلَوَاتِ ، فَمِنْ شُرُوطِ الْوِلَايَةِ عَلَيْهِ مَعَ الشُّرُوطِ الْمُعْتَبَرَةِ فِي أَئِمَّةِ الصَّلَوَاتِ أَنْ يَكُونَ عَالِمًا بِمَنَاسِكِ الْحَجِّ وَأَحْكَامِهِ، عَارِفًا بِمَوَاقِيتِهِ وَأَيَّامِهِ، وَتَكُونُ مُدَّةُ وِلَا يَتِهِ مُقَدَّرَةً بِسَبْعَةِ أَيَّامٍ أَوَّلُهَا مِنْ صَلَاةِ الظُّهْرِ فِي الْيَوْمِ السَّابع مِنْ ذِي الْحِجَّةِ، وَآخِرُهَا يَوْمُ الْحَلَّاقِ،
---
Onuncu Bölüm: Hac Üzerine Velayet
Nâfi’, Abdullah bin Ömer’den rivayet etti ki, Resûlullah (s.a.v.) şöyle buyurmuştur:
"Kim kabrimi ziyaret ederse, şefaatim ona vacip olur."
El-Utbî şöyle anlatır: "Resûlullah’ın (s.a.v.) kabrinin yanında bulunuyordum. Bir bedevî geldi, Peygamberimize yaklaşıp selam verdi ve çok güzel bir şekilde selamını sundu. Ardından şöyle dedi:
'Ey Allah’ın Resûlü! Şüphesiz ki ben, Allah Teâlâ’nın şu buyruğunu buldum:
Ve eğer onlar, kendilerine zulmettiklerinde sana gelseler, Allah’tan bağışlanma dileseler ve Resûl de onlar için bağışlanma dileseydi, elbette Allah’ı tövbeleri çokça kabul eden ve merhametli bulurlardı. [Nisa: 64]
Ben de günahımdan tövbe ederek sana geldim ve Rabbime olan dileğimde seni vesile edindim.'
Sonra ağladı ve şu beyitleri okudu:
(Basit vezniyle):
Ey yeryüzüne defnedilmiş en hayırlı insan,
Kemiklerinin güzelliğiyle yer ve dağlar hoş kokar.
Canım sana feda olsun ey mukaddes kabirde yatan,
Orada iffet, cömertlik ve asalet bulu
Yorumlar
Yorum Gönder