Kayıtlar

Mart, 2024 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

HAKİKAT, ADALET ve VEHİM ARASINDA İBN ARABİ GERÇEĞİ”

Resim
“HAKİKAT, ADALET ve VEHİM ARASINDA İBN ARABİ GERÇEĞİ” BAZI UFAK TEFEK TASARRUF VE MÜDAHELELERLE MAKALEYİ OLDUĞU GİBİ SUNUYORUM: -BEYNE’L-ÂRİFİ VE’L-FAKÎH- Değerli bir facebook üyesi bana şöyle bir soru yöneltti: Şeyhülislam İbn Teymiyye’nin Şeyh-i Ekber Muhyiddin İbn Arabi’yi mazur gördüğü ve onun zahiri küfür olan sözlerini ilk anda akla gelen zahir anlamından farklı bir manaya hamlederek tevil ettiği vaki olmuş mudur?  Gerçek şu ki bu soru bu konuyla ilgilenen birçoklarının aklına sıkça gelmektedir. Aslında gerek Şeyhülislam İbn Teymiyye’den önce gerekse de sonra İbn Arabî hakkında konuşmuş pek çok kimse vardır. Mesela el-Bikâî’nin Tenbîhu’l-Ğabiy adlı eseri ve başkaları gibi. Hatta bu kimselerden bazıları İbn Arabi hakkında İbn Teymiyye’nin kullandığı ifadelerden çok daha ağır ifadeler kullanmışlardır. Mesela onun hakkında burada nakletmemiz uygun düşmeyecek derecede ağır sözler eden Şeyh İbrahim el-Ca’berî bunlardan biridir. Yine âlimlerin sultanı lakaplı İz b. Abdusselam ve ba...

İbn Teymiyye Uyanık Olduğu Halde Nebi (S.A.V, ) in yanına geldiğini söyleyenler Hakkında Dedi Ki ;

Resim
 İbn Teymiyye Uyanık Olduğu Halde Nebi (S.A.V, ) in yanına geldiğini söyleyenler Hakkında Dedi Ki ; "Muhammed yalnızca bir elçidir. Ondan önce de elçiler gelip geçti. Şimdi o ölür AKBDGİY öldürülürse gerisin geri dönecek misiniz?"(Ali imran 144) Aynı şekilde onlardan, Mesîh'in gKöğe yükseltilmesinden sonra geri geldiğine ve onlarla konuştuğuna inananların bu inancı, Müslümanların şeyhlerinden pek çok kimsenin, uyanık olduğu bir sırada Nebî (sallallahu aleyhi ve sellem)'in onun yanına geldiğine inanması gibidir.  ONLAR BU İNANÇTAN DOLAYI KAFİR OLMAZLAR. Bilakis sünnete ve peygambere en çok tabi olanlardan, zühd ve ibadet açısından başkalarından daha büyük bir derecede olan kimse bile bu inanca sahipti.  Bu kimsenin yanına Allah'ın Rasûlü olduğunu zannettiği bir şahıs gelirdi. Bu zan, onun bir hatasıdır küfre girmesini gerektirmez.  Aynı şekilde o gelen şahsın Mesîh olduğunu zanneden havarilerin zannı da öyledir. Bu zan, onların Mesîh'e imanın dışına çıkmalarını...

İbn Teymiyye Rafiziler Hakkında Dedi Ki ;

Resim
 İbn Teymiyye Rafiziler Hakkında Dedi Ki ; Râfiziler, Cehmiyye ve başkaları gibi Müslümanlann bidatçilerin den pek çok kimse, kâfirlerin memleketlerine gitmiş ve onun eliyle pek çok kişi Müslüman olmuştur.  Bunlar, bundan yararlanmış ve bidatçı Müslumanlar olmuşlardır.  Onların bidatçi Müslüman olmaları, kafir olmaların daha hayırlıdır. (Kaynak İbn Teymiyye mecmuul Fetava 12. Cilt Sayfa 377/Darul İman Yayınları)

KADI BEYDAVİ YUNUS SURESİ 3.AYETİ KERİMEYİ TEFSİR EDERKEN İBADETİN TARİFİNİ RUBUBİYET İLE İLİŞKİLENDİRİYOR ;

Resim
 KADI BEYDAVİ YUNUS SURESİ 3.AYETİ KERİMEYİ TEFSİR EDERKEN İBADETİN TARİFİNİ RUBUBİYET İLE İLİŞKİLENDİRİYOR ; ط مَا مِنْ شَفِيعٍ إِلَّا مِنْ بَعْدِ إِذْنِهِ “O'nun izni olmadan hiç bir şefaatçi yoktur." Ayet, Allah'ın azametini anlatır ve “bu tanrılar Allah nezdinde bize şefaatçi olacak" diyenlerin batıl iddialarını reddeder. Ayette, Allah'ın izin verdiğinin şefaatini isbat vardır. ذلِكُمُ اللهُ رَ رَبُّكُمْ “İşte Rabbiniz olan Allah budur.” İşte ulûhiyet ve rububiyeti iktiza eden sıfatlarla mevsuf olan Allah, sizin Rabbinizdir. Sizi terbiye eden O'dur. Hiçbir varlık O'nun bu RUBUBİYETİN'DE O'na şerik değildir. __ ___ ه و و وط فَاعْبُدُوهُ "Öyleyse O'na ibadet edin!” Başkasına değil, sadece O'na ibadet edin. أَفَلَا تَذَكَّرُونَ “Hâlâ düşünüp ibret almaz misiniz?" En ufak bir tefekkürde bulunmuyor musunuz? Ta ki RUBUBİYETE VE İBADETE  layık olanın ancak O olduğunu, sizin taptıklarınızın olmadığını anlayasınız.

Şafi âlimlerinden Seleme El izlaminin şirk ve İbadet Tanımı tanımı şu şekildedir ;

Resim
 Şafi âlimlerinden Seleme El izlaminin şirk ve İbadet Tanımı  tanımı şu şekildedir ; هِيَ الْإِنْيَانُ بِأَنْوَاعِ الْخُضُوعِ الظَّاهِرِيَّةِ مِنْ قِيَامِ وَرُكُوعِ وَسُجُود  والقالية: وغيرها مع ذلك الاعْتِقَادِ الْقَلْبِي، فَإِنْ أَتَى بِوَاحِدٍ مِنْهَا مِنْ دُونِ ذَلِكَ الْاعْتِقَادِ لَمْ تكُن ذَلِكَ الْخُضُوعُ عِبَادَةً شَرْعًا وَلَوْ كَانَ  سُجُودًا " İbadetin manası, hem kalben hem de zâhiren azami derecede boyun eğmektir.  Buna göre ibadet iki çeşittir: ***Birincisi, kalbendir. Bu, söz konusu kişide ya RUBUBİYET OLDUĞUNA DAİR İTİKAD TAŞIMAK YADA RUBUBİYETİN ÖZELLİKLERİNDEN BİR ÖZELLİK OLDUĞUNA İTİKAD OLDUĞUNA İTİKAT ETMEKLE GERÇEKLEŞİR.*** Mesela Allah'tan bağımsız olarak fayda ve zarar verebileceğine ve o kimsenin dilemesinin bağımsız olarak kesinlikle nüfuz edeceğine itikat etmesi gibi. ______________________ İkincisi ise zâhirendir. Bu ise kıyam, rüku, secde ve benzeri diğer zâhiri ibadet amellerinin ZİKRİ GEÇEN İTİKAT İLE BİRLİKTE BİR ZATA YAPILMASIYLA...

İMAM EBU HANİFE İLE ÖĞRENCİSİ ARASINDAKİ SORULU CEVAPLI MÜZAKERE ESERİNDE İBADETİN TANIMI

Resim
 İMAM EBU HANİFE İLE ÖĞRENCİSİ ARASINDAKİ SORULU CEVAPLI MÜZAKERE ESERİNDE                       İBADETİN TANIMI   İmam Ebu Hanîfe’nin, öğrencisi ile kendisi arasında sorulu cevaplı müzakere tarzında yazılan malum eserinde şöyle dediği geçer: قال المتعلمُ رحمه الله: هذا لَعَمْري هو قول أهلِ الوَرَعِ والتثبتِ. ولكن أخبرني أليس من أطاعَ الشَّيْطَانَ وطلب مرضاته فهو كافر وعابد الشيطان؟ قال العالم : أو علمت ما أردتَ بهذه المسألة ؟ إِنَّ المُؤمِنَ إِذا عصى الله تعالى ليس يكون بمعصيته تلك مُطيعًا للشيطان، طالبًا لمرضيه، يتعمد ذلك، وإن وافقَ عَمَلُه للشَّيْطَانِ طاعةً ورِضًا قال المتعلم رحمه الله: أَخْبِرْني عن العبادة ما تفسيرها؟ قال العالم : إسم العبادة إسم جامع يجتمع فيه الطاعةُ والرَّغْبة والإقرار بالربوبية وذلك أنه إذا أطاع الله العبد في الإيمان به دخل عليه الرجاء والخوفُ الله، وإذا دخل عليه هذه الخِصال الثلاثُ فقد عبده، ولا يكون مؤمنًا بغير من رجاء وخوف، ولكنه رب مؤمن يكون خ...

Şeyh'ul İslâm İbnu Teymiyye Rahimehullâh ibadetin açılımı için şöyle dedi :

Resim
 Şeyh'ul İslâm İbnu Teymiyye Rahimehullâh ibadetin açılımı için şöyle dedi : "İbadet, Allâh'ın sevip razı olduğu, zahirî ve batınî bütün söz ve amelleri kapsayan bir kavramdır. Böylelikle namaz, zekât, oruç, hac, doğru sözlülük, emaneti eda, ebeveyne iyi davranmak, sıla-i rahim, ahitlere vefa, iyiliği emretmek, kötülükten menetmek, kâfirlere ve münafıklara karşı cihat etmek, komşuya, yetime, düşküne, yolda kalmışlara, sahip olunan köle ve hayvanlara iyi davranmak, dua, zikir, Kuran okumak ve benzerleri, ibadet kapsamındadır. Keza Allâh'ı ve Rasûl'ü Sallallâhu Aleyhi ve Sellem'i sevmek, Allâh'tan haşyet (bilerek korkmak), O'na yönelmek, dini O'nun için halis kılmak, hükmüne sabretmek, nimetlerine şükretmek, kazasına razı gelmek, O'na tevekkül etmek, rahmetini ummak, azabından korkmak ve benzerleri de Allâh'a ibadet kapsamındadır. Allâh'a ibadet, Allâh'ın sevdiği ve O'nu razı kılan temel gayedir ki O, mahlûkatı bunun için yaratmışt...

İBADETİN TARİFİ HAKKINDA ALİMLERDEN NAKİLLER

Resim
İBADETİN TARİFİ HAKKINDA ALİMLERDEN NAKİLLER İbadet Nedir?  بِسْمِ اللّٰهِ الرَّحْمٰنِ الرَّحِيمِ اَلْحَمْدُ للهِ وَحْدَهُ، وَالصَّلاةُ وَالسَّلامُ عَلَى مَنْ لَا نَبِيَّ بَعْدَهُ، وَبَعْدُ İbadet Kavramı Hakkında Alimlerin Sözleri Ebû İshâk ez-Zeccâc Rahimehullâh (311H) şöyle dedi: "İbadetin lügatteki anlamı, boyun eğerek itaat etmektir. Sürekli üzerinden geçildiği için zelil kılınan yola şöyle denir: "Bu, Mu'abbed bir yoldur." Yine katran ile kaplanmış deveye "Mu'abbed bir deve" denir. Bu yüzden "İyyâke Na'budu" (el-Fâtiha 1/4) ayetinin anlamı şudur: Kendisiyle boyun eğdiğimiz itaat ile Sana itaat ediyoruz." Zeccâc, Me'ânî'l Kur'ân, 1/48. İbn'ul Enbârî Rahimehullâh (328H) şöyle dedi: "Rabbine boyun eğerek takdirine teslim olmuş ve emrine itaat eden kişi için falan abiddir denilir." Ezherî, Tehzîb'ul Luga, 2/140. Ebu'l Muzaffer es-Sem'ânî Rahimehullâh (489H) şöyle dedi: "İbadet: Zillet ve bo...

MUHAMMED EBİ ZEMENİN EHLİ SÜNNETİN VAAD VE VAİD MESELESİNİ İZAH EDERKEN DEDİ Kİ ;

Resim
 MUHAMMED EBİ ZEMENİN EHLİ SÜNNETİN VAAD VE VAİD MESELESİNİ İZAH EDERKEN DEDİ Kİ ; ۱۸۲ حَدَّثَنَا الْأَصْمَعِي قَالَ: كُنَّا عِنْدَ أَبِي عَمْرِو بْنِ الْعَلَاءِ فَجَاءَهُ عَمْرُو بْنُ عُبَيْدٍ فَقَالَ: يَا أَبَا عَمْرٍو هَلْ يُخْلِفُ اللَّهُ الْمِيعَادَ قَالَ: لَا ، قَالَ: أَرَأَيْتَ إِذَا وَعَدَ عَلَى عَمَلٍ ثَوَابًا يُنْجِزُهُ؟ قَالَ: نَعَمْ، قَالَ: فَكَذَلِكَ إِذَا وَعَدَ عَلَى عَمَلٍ عِقَابًا، قَالَ: فَقَالَ أَبُو عَمْرِو رَضِيَ اللَّهُ عَنْهُ: إِنَّ الْوَعْدَ غَيْرُ الْوَعِيدِ إِنَّ الْعَرَبَ لَا تَعُدُّ خُلْقًا أَنْ تُوعِدَ شَرًّا فَلَا تَفِي بِهِ، وَإِنَّمَا الْخُلْفُ أَنْ تَعِدَ خَيْرًا فَلَا تَفِي بِهِ، ثُمَّ أَنْشَدَ: وَلَا يَرْهَبُ ابْنُ الْعَمِّ وَالْجَارُ صَوْلَتِي ** وَلَا أُنْثَنِي مِنْ خَشْيَةِ الْمُتَهَدِّدِ وَإِنِّي إِذَا أَوْعَدْتُهُ أَوْ وَعَدْتُهُ ** لَمُخْلِفٌ إِيعَادِي وَمُنْجِزٌ مَوْعِدِي Asma'i dedi ki: Bir keresinde Ebu Amr bin Ala'nın yanındaydık. Derken Amr bin Ubeyd gelip şöyle dedi: - Ey Ebu Amr! Allah sözünü bozar mı? Ebu Amr: - Hayır. - Ne dersi...